Islâmiyet'in Sulu'ya girisiyle ilgili ilk belge, Jolo (Buansa) adasindaki Jolo sehrinin birkaç mil uzaginda, eskiden Sulu sultanlarinin taç giydikleri Bud Dato'da bulunan ve Tuan (hoca) Makbalu adinda yabanci bir müslümana ait oldugu sanilan 710/1310-1311 tarihli bir mezar tasidir.
Yine Tersilalar, Tuan Serif Evliya da denilen Kerim el-Mahdum adinda sufi bir Arap davetçisinin 1380 yilinda Jolo'ya gelerek mahalli idarecilerin izniyle diger Sulu adalarini gezip Islâm'i yaydigini ve Simunal adasindaki Tubig-Indangan sehrinde bir cami yaptirdigini belirtir.
15. yüzyil baslarinda Raca Baguinda Ali adinda Sumatrali müslüman bir prens küçük donanmasiyla Jolo'ya gelmis ve yerli bir prensesle evlenerek burayi ve çevresindeki diger adalari idare etmeye baslamistir.
Onun ölümünden sonra damadi Serif Ebu Bekir el-Hasim yönetimi üstlenmis ve bassehri Jolo olan Sulu Sultanligini kurmustur (1450). Böylece siyasi güç kazanan Islâmiyet, kisa sürede Sulu takimadalarinin diger adalarina da yayilmistir.
Tersilalar, Mindanao adasinin islâmlasmasini da bir Arap baba ile Johorlu bir Malay prensesinin oglu olan Serif Muhammed Kabungsuvan adindaki bir davetçiye baglarlar. 16. yüzyilin baslarinda Malay yarimadasindan Pulangi'ye (Cotabbato) gelen bu zat, bölgeye daha önce ulasmis olan baska davetçilerle birlikte datularla (yerli yöneticiler) isbirligi yaparak fetihler, diplomasi ve evlilikler yoluyla bölgedeki halki müslümanlastirmis, arkasindan da Mindanao adasinda Maguindanao Sultanligi'ni kurmustur (1515).
Ayni yüzyilin son çeyreginde Sulu Sultanligi ve Filipinler'in güneyindeki Ternate sultanligi gibi devletlerle iliskilerin artmasi, hanedanlar arasinda evlilik baglarinin kurulmasi ve Arap, Borneolu , Ternateli davetçilerin bölgeye gelmeleriyle Islâmiyet güçlendi ve 18. yüzyil baslarinda, Ispanyollarin giderek artan sömürgelestirme ve hiristiyanlastirma faaliyetlerine karsilik özellikle Maranao bölgesinde yayildi.
Islâm, Filipin adalarinin güneyinde genelde barisçi yolla yayilmistir. Adalarda yayilmaya baslayan Islâm dini, yeni siyasal ve toplumsal örgütlenmeleri de beraberinde getirmis, hatta ülkenin tamami islâmlasma süreci içine girmisti. Ama Ispanyollarin gelisi Islâm'in güçlü biçimde kurumsallasmasini, yayilmasini ve iyice yerlesmesini önledi.
Islâm'i engelleme çabalari
Ispanyollar takimadaya ilk kez Portekizli denizci Fernao de Magalhaes (Macellan) önderliginde bir kesif heyeti vasitasiyla geldiler (1521). Birkaç basarisiz seferin ardindan 1542'de buraya ulasan denizci Ruy Lopez de Villalobos, adalara dönemin veliaht prensi ve gelecegin Ispanya krali ‘Krallarin en Katoligi' II. Felipe'nin onuruna Filipinler adini verdi. Ondan sonra acimasiz bir katoliklestirme politikasi uygulandi. Hiristiyanlastirma islemi Agustinien, Dominiken, Fransisken ve Cizvit misyonerleri tarafindan yürütüldü. Ama Mindanao ve Sulu'daki müslümanlar hiçbir zaman tam olarak Ispanyol denetimine girmediler.
Ispanyollarin önceleri yalniz Faslilar ve Endülüs müslümanlari , sonra da bütün müslümanlar için kullandigi “Moro” adiyla taninan müslümanlar, ülkenin güneyindeki Mindanao, Sulu ve Palavan gibi adalarda yasamakta ve bölgedeki bes vilayette (Tavi-Tavi, Sulu, Basilan, Maguindanao ve Lanao del Sur) halkin çogunlugunu olusturmaktadir. Sayilari hakkinda maalesef kesin bilgi bulunmamaktadir. Sosyal, dinî ve kültürel bakimdan farkli bir kimlige ve hiristiyanlardan çok daha eski bir tarihe sahip olan müslümanlar, dil ve etnik yapi bakimindan 12 gruba ayrilir.
Moro demek, müslüman demek
Ispanyollarin kültürel hedefi adalari tümüyle hiristiyanlastirmak ve Ispanyollastirmakti. Hiristiyanlastirma çabalari, müslümanlarin Islâm'a ve kendi kültürlerine sarilip sürekli mukavemet göstermeleri karsisinda sonuçsuz kaldi. Müslüman davetçilerin belli bölgelere girmesi, faaliyette bulunmasi yasaklandigi gibi, yakalananlarin cezalandirilmasi, hatta camilerin yikilmasi gibi zecri tedbirler alindi. Bunun üzerine “ Moro (Müslüman) Savaslari” adiyla geçen 3 asirlik savaslar basladi. Söz konusu düsmanlik hâlâ sürmektedir.
Müslümanlar, degisik dönemlerde Filipinler Cumhuriyeti hariç, tarihin Filipinliler tarafindan kurulan en genis devletlerine sahip oldular. Hanedan mücadeleleri sirasinda ihanetler yasadilar. Hiristiyanlarca vaftiz edilen devrik sultanlar bile oldu. Ingilizlerin güçlenmesi, Ispanyollarin zayiflamasi sonucunu dogurdu. Müslümanlar Ispanyollarca Juramentado (Juramentado enemigo “ölünceye kadar savasacagina and içmis ezeli düsman”) olarak adlandirilmislardi.
1898'de Ispanyol-Amerikan savasi sonucu, bütün Filipinler ABD'ye devredildi. Amerikan ordusu barisi ve huzuru saglamak, kaçakçilik, korsanlik ve köle ticaretini önlemek adi altinda müslüman bölgelerde seri askeri operasyonlar düzenledi. En siddetlisi, binlerce müslümanin katliamiyla sonuçlanan “bud dajo” harekâtidir (1906). 1915'te Sulu Sultani II. Cemal el-Kiram, idaresi altinda bulunan bölgelerin hakimiyet hakkini resmen ABD'ye devretti. Ancak kendilerini hiristiyan Filipin halkindan ayri gören müslümanlar, Bangsa Moro (Müslüman Cemaat, Morolar) adini siyasi anlamda kullanmaya basladilar. Filipin bagimsizlik mücadelesi boyunca islâmî kimlige sahip ayri bir bagimsiz devlet olma yolunda çabalarini sürdürdüler.
4 Temmuz 1946'da bagimsizligin ilan edilmesiyle, müslümanlar kendilerini bir oldu-bitti karsisinda buldular. Müslüman bölgelere yapilan bilinçli hiristiyan iskâni, zamanla müslümanlari azinlik durumuna düsürdü. Egitimsiz, yardimsiz, issiz birakilan ve güvenlik güçlerince hasimlari karsisinda daima mahkum edilen ve çaresiz durumlara düsürülen, itilip kakilan, ikinci sinif muamelesi gören müslümanlar hosnutsuzdular.
1968'de Coregidor'da 30 müslüman askerin hiristiyan subaylarca, üstlerine itaatsizlik gibi sudan bir bahaneyle katledilmesi, 1971'de bir caminin kundaklanarak 70 kisinin diri diri yakilmasi bardagi tasiran son damla oldu. Olaylarin tirmanmasi üzerine 1972 Eylülünde sikiyönetim ilan edildi.
Umutlari gelecege tasimak
Müslümanlar, bir süre Filipinler Üniversitesi'nde ögretim üyeligi yapan Nur Misuari önderliginde Moro National Liberation Front'u (MNLF, Moro Milli Bagimsizlik Cephesi) kurdular (1969). Kisa sürede Islâm Konferansi Teskilati'nin (IKT) destegini aldilar.
1976'da MNLF ile hükümet temsilcileri, müslümanlarin yasadigi 13 vilayeti içine alacak özerk bir bölgenin kurulmasini öngören Trablus (Tripoli) Anlasmasi'ni imzaladilar. Hükümetin bunu 10 vilayeti kapsayacak sekilde daraltmasi, çatismalari yeniden baslatti.
Bunun üzerine hükümet, yumusayarak dinî bayram günlerini resmi tatil kabul etti, medeni hukukta müslümanlarla ilgili düzenlemeler yapti. Dinî egitimin saglanmasina yönelik tedbirler aldi. Amanah (Emanet) Bank adinda faizsiz bir banka kurulmasina izin verdi. Müslümanlara idari mevkilerde görev verdi. 1981'de Müslüman Isleri Bakanligi kuruldu. Bu bakanligi1984'te Office of Muslim Affairs and Cultural Communities'e (Müslüman Isleri ve Kültürel Cemaatler Dairesi) dönüstürdü.
1986'dan sonra MNLF ile görüsmeler tekrar basladi. Polis ve askeri güçlerin olusturulmasindaki oranlar ve özerk bölgeye dahil edilecek vilayetlerin sayisi hakkinda anlasma saglanamadi. 1989'da ve 1992'de olumsuzlukla sonuçlanan iki girisim daha oldu.
Müslümanlar daha sonra Islâmî Kurtulus Cephesi adinda ikinci bir teskilat daha kurdular. Bir süre sonra bu iki teskilat birleserek bagimsizlik mücadelesine birlikte devam ettiler. Su anda özerk, Islâm'i daha serbest yasama imkanina kavusmus durumdalar.
Mücadele hâlâ olanca hiziyla sürmektedir. Fakat Islâm dünyasi ve müslümanlar Kibris, Filistin, Bosna Hersek, Çeçenistan, Afganistan ve Irak'taki sicak gündemle; Islâm dünyasinin yeralti ve yerüstü zenginliklerini sömürmeye yönelik soguk (psikolojik) savasla o kadar yogun bir mesguliyet içindeler ki, ne Filipinleri, ne de oradaki Morolari (Müslümanlari) düsünecek haldeler.
Bu vesileyle birazcik gündeme getirme sansi bulabilmissek ne mutlu bize.
http://www.semerkanddergisi.com/6117.htm