DANYAL PEYGAMBER'İN TÜRBESİ
Mersin'den ayrılıp Adana yönüne yapılan 30 dakikalık yolculuğun ardından, Hristiyanlığın ilk zamanlarına ait önemli eserlerin yer aldığı Tarsus ilçesine ulaşılıyor. İlçenin girişindeki Bizans dönemine ait Kleopatra Kapısı, Vatikan tarafından ilan edilen ''St. Paul Yılı'' kapsamında ziyaret edilmesi önerilen St. Paul Kilisesi ve Kuyusu, 1102 yılında St. Paul Katedrali olarak yapıldığı söylenen ve 1415 yılında Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilen Eski Cami, görülebilecek eserler arasında yer alıyor. Danyal Peygamber'in makamının bulunduğu Makamı Şerif Camisi ve Danyal Peygamber Kabri, 1557 yılında Ramazanoğulları'ndan Kubat Paşa tarafından yaptırılan ve 1966 yılında restore edilerek müze haline getirilen Kubat Paşa Medresesi de kentin tarihi değerleri arasında bulunuyor. Tarsus ilçe merkezinin kuzeyinde Berdan (Kydnos) Çayı üzerinde yer alan Tarsus Şelalesi de görülebilecek doğal güzellikler arasında sayılıyor. Eshab-ı Kehf veya halk arasında ''Yedi Uyurlar'' olarak bilinen mağara, Tarsus'un kuzeybatısında, 14 kilometre uzaklıktaki Dedeler köyünde bulunuyor. MS 2. yüzyıl başlarında dönemin hükümdarı Dakyanus'un zulmünden kaçan Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Dekarnuş, Sazenuş, Kafetaltayuş ve köpekleri Kıtmir'in bu mağaraya sığındıkları, bazı kaynaklara göre 309, bazılarına göre 900 yıl uyudukları rivayet ediliyor. Eshab-ı Kehf hakkında, diğer semavi dinlerin kitaplarında da bölümler yer alıyor. Mersin'deki yolculuklarını burada sonlandıracak tatilciler, 5 günlük tatillerinde hem tarihi mekanları görebilecek, hem de tertemiz Akdeniz sularına kendilerini bırakabilecek. Konaklama ve yemek ücretlerinin de diğer tatil beldelerine göre daha ucuz olduğu kentte tatilciler, doya doya bir tatil yaşayabilir. Ancak, Mersin'de tatil için konaklama rezervasyonu yaptıracak olanlar ''Herşey dahil mi?'' diye sormamalı. Çünkü, Mersin'deki turistik tesisler son yılların modası ''herşey dahil'' uygulamasına karşı.
''AKDENİZ'İN EFES'İ'' OSMANİYE'DE
Osmaniye, karayolu ulaşımıyla Adana Havaalimanı'na bir, İskenderun Limanına ise yaklaşık yarım saat uzaklıkta. Osmaniye'de ilk yerleşimin başladığı Neolitik dönemden itibaren, çok sayıda medeniyetin izine rastlamak mümkün. Bu kültür miraslarından en önemlilerinden biri, kente 12 kilometre mesafedeki Kadirli ilçesindeki Kastabala Antik Kenti. Ören yeri, Ceyhan Nehri yakınlarında Kesmeburun, Bahçe ve Kazmaca köylerinin ortasında yer alıyor. Kalesi, 5 bin kişilik antik tiyatrosu, sütunlu yolu, tapınakları, hamamları, kaya mezarlarıyla Anadolu'daki en önemli antik kentlerden biri olan ve ''Akdeniz'in Efes'i'' olarak tanımlanan Kastabala, Osmaniye'nin en çok turist çeken bölgelerinden biri. Kastabala Antik Kenti'nden 21 kilometre uzaklıkta ise Aslantaş Açık Hava Müzesi yer alıyor. Aslantaş Baraj Gölünün batı kıyısında, Kızyusuflu köyünde bulunan Aslantaş Kalesi, 1946 yılında çobanlar tarafından tesadüfen bulunmuş, daha sonra yapılan çalışmalar sonucunda da ''Aslantaş Açık Hava Müzesi'' oluşturulmuş. Kent merkezine 45 kilometre uzaklıkta bulunan Kadirli ilçesindeki Batı ve Doğu Roma dönemlerine ait kalıntılar bulunan Ala Cami, kente 10 kilometre mesafedeki Toprakkale ilçesinde yine aynı dönemlere ait kalıntıların yer aldığı Toprakkale Kalesi de kentin diğer önemli tarihi yerlerini oluşturuyor. Kentin tarihi dokusunu görmek üzere gelen turistler için en önemli hediyelik eşyayı, kök boyadan yapılan el emeği, göz nuru kilimler oluşturuyor. Karatepe Kilimleri Kooperatifinin girişimleriyle oluşturulan atölyelerde, işlenen kilimler, görenlerde hayranlık uyandırıyor. Ziyaretçilerin rağbet ettiği diğer bir ürün ise, kentin tescilli yer fıstı.
Antik çağda ''Baris'' ismini taşıyan ve bir çok uygarlıktan izler barındıran Isparta, son yıllarda kış turizminin yapıldığı Davraz Kayak Merkezi ile dikkati çekiyor. ''Güller ve göller diyarı'' olarak da adlandırılan Isparta'ya otomobille 25 dakika mesafedeki Davraz Kayak Merkezi, 2 bin 637 metrelik doruk yüksekliği, doğal dokunun yumuşaklığı ve kar kalitesiyle yeni başlayan kayakçılara tehlikesiz rotalar, profesyonellere ise gönüllerince kayabilecekleri 4 kilometreye ulaşan benzersiz parkurlar sunuyor. Saatte bin kişi taşıyabilen, bin 670 metreden başlayarak bin 958 metreye çıkaran telesiyej ile çıkılan zirveden, doyumsuz Eğirdir Gölü manzarası da izlenebiliyor. Kışın Davraz'da kayak yapmak isteyenler, kayak merkezindeki konaklama tesislerinin yanı sıra il merkezinde ve 30 kilometre mesafedeki Eğirdir ilçesindeki otellerden yararlanabiliyor. Isparta, bir gül kenti. Kentte gülden elde edilen ürünler, iç pazarda ilgi gördüğü gibi, yurt dışına da ihraç ediliyor. Isparta, el emeği ürünü halılarıyla da haklı bir üne sahip. Sınırları içinde çok sayıda göl, milli park ve tabiat koruma alanı bulunan Isparta'da Eğirdir, Kovada ve Gölcük gölleri ''Altın Üçgen'' olarak adlandırılıyor. Isparta, dünyada sınırlarında en fazla göl ve gölet bulunan şehir olarak da biliniyor. Şehrin işlek caddelerinde gezerken burnunuza gelen gül kokusu ve içinde gülden elde edilen krem, parfüm, sabun, tespih ve kolonyaların bulunduğu dükkanlara aldanmamak gerekiyor. Çünkü Isparta, gülden ibaret değil...
GÖRMEDEN DÖNÜLMEMESİ GEREKEN ESERLER
Selçuklu ve Osmanlılar'a ait birçok eserin yer aldığı kentte, 1312'de Hızır Bey tarafından yaptırılan Hızır Bey Camii, 1415 yılında Hamidoğulları'nın Isparta Subaşısı Kutlu Bey tarafından inşa ettirilen Kutlu Bey Camii görülmeye değer eserler arasında. 1550'de Hacı Abdi Ağa tarafından yaptırılan İplik Camii ve hemen yanındaki, içinde nadide yazma eserlerin bulunduğu medrese dikkati çekecektir. 1561 yapımı Firdevs Bey Camii, Mimar Sinan'ın eserleri arasında yer alır ve kentin görülmesi gereken eserleri arasındadır. Caminin hemen yanındaki aynı adlı bedesten ise 1561'de Firdevs Bey Camii'ne gelir sağlamak için inşa edilmiş, 1967'de ise kapalı çarşı olarak kullanıma açılmış. Isparta'ya gelip de tandır kebabının tadına bakmamak olmaz. Şehir merkezindeki Kebapçı Kadir ile Ferah Lokantası, özellikle ilkbahar ve sonbaharda, tandırda pişirilen kuzu etini müşterilerine sunuyor. Isparta'da tandır ile birlikte üzüm hoşafı ve ''Kabune'' denilen etli pilav da sunuluyor. Doğa fotoğrafları çekmeyi seviyorsanız, önerilen yerlerinin başında Kovada Gölü Parkı gelir. Milli park ilan edilen gölün etrafı çınar, meşe ve kızılçam ağaçlarıyla çevrili. Gölde ise irili ufaklı adacıklar yer alıyor. Gölcük Tabiat Parkı, Isparta'nın 1380 metre rakımlı ve çevresi yeni yetiştirilmiş ağaçlarla kaplı bir krater gölü olan Gölcük gölünün etrafında bulunuyor. Göl kıyısında piknik için tüm altyapı mevcut. Kovada Gölü Milli Parkı, benzersiz flora ve yaban hayatı çeşitliliğinin yanı sıra, açık havada dinlenme ve eğlenme imkanlarına sahip. Kovada Gölü'nün suyunda bulunan ve göle yeşil renk veren tortular, 1,5 metre derinlikten sonrasının görülmesine engel olur. Göl, 153 çeşit su kuşuyla kuş gözlemine de imkan sağlar.
İLÇELER KEŞFEDİLMEYİ BEKLİYOR
Isparta'nın Eğirdir ilçesinin tarihi MÖ 2000 yılına dayanıyor. Fener-Rum Partiği Bartholemos'nun katıldığı ayinle 2000 yılında tekrar ibadete açılan, Nis Adası'ndaki tarihi Doğu Roma Kilisesi, ilçenin görülmeye değer mirasları arasında. Göl manzaralı çok sayıda lokanta ve pansiyonun yer aldığı Eğirdir'de yöreye özgü yaprak dolmasının mutlaka tadına bakılmalı. Doğa sporlarıyla da ön plana çıkan Eğirdir'in doğal yapısı, özellikle Eğirdir Gölü, trekking, yamaç paraşütü, dağcılık, ip inişi, mağaracılık, avcılık, binicilik, bisiklet, sörf, foto safari, kayak gibi çok geniş bir yelpazede outdoor etkinliğine imkan sağlıyor. Atabey ilçesinde Harmanören köyü sınırları içinde kalan küp mezarlar ve Ertokuş Medresesi görülebilecek alanlar arasında. Tarihi MÖ 1000 sonlarına uzanan 41 küp mezarın ağzı genelde doğuya açılmakta olup, düzenli sıralar halinde yerleştirilmişler. Harmanören, Semahöyük ve Demirci Höyük'ten sonra Anadolu'nun üçüncü mezarlık kazısı olarak biliniyor. Mübarizüddin Ertokuş tarafından 1224 yılında yaptırılan Ertokuş Medresesi ise, civarında Roma yerleşim merkezi olan Seleukeia Sidera'dan getirilmiş taşlar ve Doğu Roma Kilisesi kalıntılarından yararlanarak tümüyle devşirme malzemeyle inşa edilmiş olmasıyla dikkati çekiyor. Kızıldağ Milli Parkı'nın yer aldığı Şarkikaraağaç ilçesi ise Kızıldağ Milli Parkı ile dikkati çekiyor. Kızıldağ ile Beyşehir Gölü arasında erozyonla aşınarak meydana gelen arazi şekilleri, fotoğraf tutkunlarına ilginç görüntüler sunuyor. Isparta'nın keşfedilmeyi bekleyen ilçelerinden Uluborlu, MÖ 3. yüzyılda kurulmuş, Apollonia Mordion Antik Kenti'yle ön plana çıkıyor. Şüphesiz ilçenin tek zenginliği antik kent değil. Yine milattan önce inşa edilen kalesi de gezilmeye değer eserler arasında. 135 metre uzunluğundaki kalede üç burç bulunuyor. Ayrıca ilçenin dünyaca ünlü kirazlarının da tadına bakmak gerek. Tabii ki mevsiminde orada bulunulabilinirse... Tamamı İngiltere, Almanya, Hollanda ve Belçika gibi Avrupa ülkelerine ihraç edilen Uluborlu kirazları, ilçe için o kadar önemli ki, her yıl Temmuz ayının ilk haftasında Kiraz Festivali düzenleniyor. İlçe merkezine sadece 1 kilometre mesafedeki, 765 metre uzunluğa sahip Zindan Mağarası'nı gezmek, ürkütücü olduğu kadar, maceraperestler için eşsiz bir deneyim olacaktır. Yaz, kış yarasa kolonilerinin barındığı mağaranın içinde yer altı deresi akıyor. Mağaranın Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1998 yılında ''Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı'' olarak tescil edildiğini hatırlatmakta fayda var.
AZİZ PAULOS'UN İZİNDE
Isparta'nın görülmesi gereken bir diğer ilçesi ise Yalvaç. Rivayete göre, İsa'nın havarilerinden Aziz Paulos'un Hristiyanlığı yaymak için yaptığı dört Anadolu yolculuğunda Psidia Antiokheia'sının adı geçer. Aziz Paulos ilk yolculuğunu 46 yılında yapıyor. Barnabas ile Antakya'dan yola çıkıyor, Kıbrıs üzerinden Perge'ye, oradan da Yalvaç'a geliyor. Hristiyanlığın dünyaya açıldığı yer olarak kabul edilen Yalvaç'ta Aziz Paulos'un anısına, konuşma yaptığı havranın temelleri üzerinde kilise inşa edilmiş. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca da, Yalvaç'ın Hristiyan alemi açısından önemli bir hac merkezi olabileceği kabul edilmekte. Rivayette adı geçen Antiokheia Antik Kenti Ören Yeri ise Yalvaç kent merkezine 1 kilometre mesafede. Kentin Seleukoslar tarafından kurulduğu biliniyor. En parlak döneminde 100 bin kişinin yaşadığı kentte yürütülen kazılarda elde edilen eserler Yalvaç'taki müzede sergileniyor. Yılın on bir ayı kar bulunan Yenişarbademli ilçesindeki 2998 metre yüksekliğindeki Dedegül Dağı, dağ yürüyüşü, kamp, tırmanış için imkan sunuyor. Bölgede dağ evleri ve kamp sahaları da bulunuyor. Isparta'nın Sütçüler ilçesi, ilçe merkezine 10 kilometre uzaklıktaki Yazılı Kanyon Tabiat Parkı ile görülmeye değer alanlar arasında yer alıyor. Zengin bitki örtüsü, yaban hayatı ve seyrine doyum olmayan doğal güzellikleriyle dikkati çeken alan, aynı zamanda tarihi Kral Yolu'nun da geçtiği, tapınak ve kaya yazıtları ile tarihi bir öneme de sahip. İncil'e göre, Aziz Paulos, Perge'den Pisidia Antiocheia'ya giderken bu kanyondan geçmiş. Trafiğe açık olan Antalya-Isparta Dereboğazı Karayolu ile Antalya yöresinde yer alan turistik tesislerden bu alanlara ulaşılması 1,5 saatlik bir süreye indirildi. Bölge, rafting meraklıları için de biçilmiş kaftan.
ANTALYA YOLUNDA TARİH MOLASI
Antalya'ya, İstanbul, Ankara, Bursa gibi büyük illerden kara yoluyla tatile gelenler, içinden geçtikleri Burdur'un, bu denli zengin arkeolojik eser barındırdığını bilseler, mutlaka birkaç günlerini Burdur'u tanımaya ayırırlardı. Burdur, insanlık tarihine ışık tutan Hacılar, Sagalassos, Kibrya, Kremna, Bubon, İncirhan, Susuzhan gibi tarihi yerleriyle henüz keşfedilememiş bir turizm cenneti. Burdur'a, Antalya Havalimanı'ndan kara yoluyla iki saatlik bir yolculuk sonucu ulaşılıyor. Ziyaretçileri daha yol üzerindeyken, Bucak ilçesine 5 kilometre mesafedeki, Selçuklu sultanlarından Keykubat bin Keyhüsrev'in 13. yüzyılda yaptırdığı İncir Han karşılıyor. İncir Han'dan ayrılan ve Burdur'a giden ziyaretçileri, bu kez de 10 kilometre mesafedeki Susuz Kervansaray cezbediyor. Susuz köyü sınırlarındaki kervansarayın 1200'lü yıllardan günümüze kadar bozulmadan ayakta kalmış olması dikkati çekiyor. Bucak'ın Çamlık köyü sınırındaki Kremna'nın tarihi ise MÖ 6. yüzyıla kadar uzanıyor. Etrafı uçurumlarla çevrili bir tepede olan Kremna'da ayakta kalan eserler, Batı ve Doğu Roma dönemlerine ait. Ziyaretçi sayısı her geçen gün artan bu kentten ayrılanlara, Türkiye'de turizme açılan ilk mağara olan İnsuyu Mağarası'nı gezmesi tavsiye ediliyor. Mağara içinde irili ufaklı 9 göl bulunuyor.
SAGALASSOS: HIZLICA GEZİLİP GEÇİLECEK GİBİ DEĞİL
Tarihi MÖ 6000'lere dayanan Sagalassos Antik Kenti, gün ışığına çıkan tarihi eserleriyle tüm dünyanın dikkatini üzerine topluyor. Çarşılar, devasa boyutlardaki Antoninler Çeşmesi, tiyatrosu, kütüphanesi ve hamamı ile antik kent, ziyaretçilerin yaklaşık yarım gün ayırması gereken bir yer. Temmuz ayı başında yeni kazı dönemi başlayacak kent, her yıl yerli, yabancı binlerce turisti ağırlıyor. Kentin, Selçuk'taki Efes'e rakip gösterildiğini belirtmekte fayda var. Sagalassos Antik Kenti kazılarından elde edilen eserleri görebilmek için Burdur Müzesi'ni ziyaret etmek gerekiyor. Burdur Müzesi, 59 bin esere ev sahipliği yapıyor. Eser sayısının bu denli çok olması ve yer sorunu yaşanması nedeniyle birçok eserin sergilenemeyerek depolarda bekletildiği biliniyor. Türkiye'de en çok esere sahip üçüncü müze olan Burdur Müzesi'ni ziyaret edenlere, kentteki gölden güneşin batışını izlemesi tavsiye ediliyor. Manzara fotoğrafçıları ise gün batımını daha farklı değerlendirebilir. İlçeleri gezmeyi düşünüyorsanız, yola çıkmadan önce Burdur'a özgü Burdur şiş ve arkasından ceviz ezmesi mutlaka tadına bakılması gereken lezzetlerden. Burdur'a 50 kilometre mesafedeki Yeşilova ilçesinde bulunan Salda Gölü de görmezlikten gelinemeyecek bir doğal güzelliğe sahip. Göle gitmeden önce fotoğraf makinenizi yanınıza aldığınızdan emin olmalısınız. Salda'ya yaz aylarında gidenler mayolarını yanlarına almalılar. Gölhisar ilçesindeki Kibyra Antik Kenti'nin MÖ 4. yüzyılda inşa edildiği sanılıyor. Antik kentteki amfitiyatro, büyük ölçüde korunarak günümüze ulaşmış. Antik kentin içinde ve çevresinde yaklaşık 2 bin yıl önce yapıldığı belirtilen bir çok mezar bulunuyor. Gölhisar'dan yaklaşık 45 dakikada ulaşılabilecek Karanlık Kanyon ise, görülmesi gereken manzaralar arasında yer alıyor. Burdur'dan ayrılmadan Ağlasun'da alabalıkların tadına bakmanız önerilebilir.