AVRUPAİ ALANYA
Adı belki de Antalya kadar bilinen Alanya, kentin en önemli turistik ilçeleri arasında yer alıyor. Sahip olduğu her sınıftan konaklama tesisinin yanı sıra, 10 binden fazla yabancının yerleşik yaşadığı Alanya, adeta bir Avrupa şehri görünümünde. Alanya, geniş plajları, tarihi eserleri, modern otel ve motelleri, sayısız balık lokantaları, kafe ve barlarıyla mükemmel bir tatil merkezi olarak görülüyor. Gelenleri ilk karşılayan, Alanya Yarımadası'nın üzerinde bir taç gibi kurulmuş olan ve 13. yüzyıldan kalma şahane Selçuklu Kalesi. Etkileyici kalenin yanı sıra, sekizgen Kızıl Kule, görülmeye değer eserler arasında sayılabilir. Liman yolu boyunca el sanatları, deri, giysi, mücevherat, çanta ve yöreye özgü desenlerle süslenmiş rengarenk su kabaklarının satıldığı dükkanların yer aldığı Alanya'da, turistlerin mutlaka görmesi gereken yerlerin başında ise ilçe merkezindeki Damlataş Mağarası geliyor. Mağara yakınında Etnografya Müzesi de mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Tekneyle yapılacak bir gezintiyle de Fosforlu Mağara, korsanların kadın esirleri tuttukları Kızlar Mağarası ve Aşıklar Mağarası görülebilir. Alanya'nın 15 kilometre kuzey doğusunda yer alan Dim Çayı Vadisi, gölgelerin serinliğinde dinlenmek ve alabalık yemek için gözde bir yer. Tüm sahillerinden denize girilebilen Alanya, tam bir güneş, deniz, kum cenneti olarak gösteriliyor.
DOĞASI BOZULMAMIŞ BİR YÖRE: GAZİPAŞA
Antalya'ya 2,5 saat mesafedeki Gazipaşa ise, henüz bozulmamış doğası, yeni yapılan ve kısa süre sonra uçuşlara açılması beklenen havaalanı ile turizm için önemli bir potansiyel olarak turistleri bekliyor. Yaklaşık 10 kilometrelik kumsalı, orman kaplı alanları, Turkuaz mavisi koyları, doğal güzellikleriyle şirin bir ilçe olan Gazipaşa, gözde bir turizm merkezi olma yolunda ilerliyor. Gazipaşa'daki Koru Plajı ise konuklarına doğal jakuzi keyfi yaşatıyor. Koru Plajı'ndaki 3 büyük ve onlarca küçük doğal havuz, deniz canlılarını yakından izlemek isteyenlere imkan sağlarken, muhteşem manzarasıyla da büyülüyor.
DÜNYANIN İLK PARLAMENTOSU KAŞ
Antalya'nın en batısındaki Kaş ise kent merkezine kara yoluyla 2 saat 45 dakika mesafede. Likya'nın önemli kentlerinden olan Kaş, ilçeyi çevreleyen antik döneme ait kentler ve tarihsel değerlerle dikkati çekiyor. Dalış, yamaç paraşütü, kano ve tekne turları, doğa yürüyüşleri yapılabilen Kaş, dünyanın ilk demokratik parlamentosunu da bünyesinde barındırıyor. Kaş'a 30 dakika mesafedeki Patara Antik Kenti, TBMM Başkanı Köksal Toptan'ın girişimiyle, önümüzdeki yıllarda dünyanın tüm parlamento başkanlarının buluşmasına hazırlanıyor. ABD'nin bugünkü parlamenter sisteminin örnek alındığı antik uygarlığa ev sahibi olan Patara, eşsiz kumsalları ve bu kumsallarda atla yapılan gezilerle de tatilcileri heyecanlandırıyor. Kaş'ta deniz ürünlerinin yanı sıra, çeşit çeşit kokulu otlarla yapılan yemeklerin de tadına bakmak gerekiyor.
RUS TURİSTLERİN TERCİHİ: KEMER
Antalya'ya 40 kilometre mesafedeki Kemer'i özellikle Rus turistler tercih ediyor. Beldibi'nden Tekirova'ya kadarki sahil şeridindeki lüks otellerin yanı sıra, pansiyon ve motellerin de yer aldığı Kemer'de, günübirlik tekne turları gözde. Gece eğlencelerinin ünlü olduğu Kemer'de, geçtiğimiz yıl kurulan ve Türkiye'nin en uzun teleferiği olan Tahtalı Teleferiği ile 2365 metrelik Tahtalı Dağı'nın zirvesine çıkıp, Akdeniz'in maviliklerini izleyip, oksijen depolayabilirsiniz. Kemer'e yaklaşık 10 kilometre mesafedeki Phaselis antik kenti ve koyu da mutlaka görülmeli. Milli Park statüsündeki Phaselis koyunda antik kenti gezip, çam ormanının hemen önündeki koyda denize girebilirsiniz. Ancak burada ateş yakarak piknik yapmanın yasak olduğunu da hatırlatmak gerek.
MANAVGAT
''Side'' deyince belki herkes tanır ama Türkiye'nin turizme açılan bu ilk köyünün bağlı olduğu Manavgat ilçesi, belki de çoğu kişi tarafından bilinmez. Ünlü Manavgat Şelalesi'nin adını taşıyan ilçe, Side'den sonra sahiline yapılan çok sayıda konaklama tesisiyle, turizmde söz sahibi haline geldi. Manavgat, Side, Çolaklı, Titreyengöl, Kızılot, Kızılağaç bölgesindeki tesislerde konaklayanlar, Manavgat'ın 4 kilometre doğusundaki Manavgat Şelalesi'ni mutlaka görmeli. Manavgat Irmağı'nda, günübirlik tekne gezilerine de katılmak mümkün. Side Antik Kenti'ni ve Side Tiyatrosu'nu görmeden Manavgat'tan dönmek eksiklik olacaktır. Side'de tatil yapıp da, Apollon Tapınağı'nda mini bir klasik müzik konseri dinleyip, güneşin batışını izlememek de olmaz.
KOKU TURİZMİNİN GÖZDESİ
Portakalıyla ünlü Finike, geçtiğimiz yıllarda kurulan beş yıldızlı bir otelle, kitle turizmiyle tanıştı. Finike daha çok, Nisan ayı başında portakal çiçeğinin kokusunu ciğerlerine çekmek isteyen Avrupalı turistlerin ilgi alanına giriyor. Finike'de Limyra ve Arykanda antik kenti kalıntıları da ilgi görüyor. Alakır Çayı ile Gavur Deresinin dağlardan sürükleyip getirdiği alüvyonlu bir ovada yer alan Kumluca da, sahil boyunca plajlar, konaklama tesisleri ve koylara sahip. Kumluca'nın 27 kilometre kuzeyindeki Altınyaka yaylası, Alabalık üretme çiftliği, sedir ormanları ve bol suları olan güzel bir yayla olarak tanınıyor. Korydalla, Olympos ve Rhadiopolis antik kentleri, Kumluca ilçesi sınırlarında yer alıyor. Kumluca, son yıllarda Kemer ile birlikte Dünya Ralli Şampiyonası'nın Türkiye ayağına da ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, Çavuşköy (Adrasan) köyü de son yıllarda özellikle gençlerin ve yalnız gezginlerin rağbet ettiği bir tatil mekanı olarak giderek ünleniyor.
NOEL BABA BU TOPRAKLARDA YAŞADI
Dünya çocuklarının Noel Baba olarak bildiği Aziz Nicholaus, Antalya'nın Demre ilçesinde yaşadı. Kaş yakınlarındaki Patara'da doğan, ancak yaşamının büyük bölümünü Demre'de geçiren Noel Baba'nın mezarının yer aldığı Noel Baba Müzesi ile hemen ilçe merkezi yanındaki Myra Antik Kenti, özellikle Ortodoks Rus turistlerin mutlaka ziyaret ettiği ören yerleri arasında yer alıyor. Deprem nedeniyle deniz altında kalan Kekova Antik Kenti de Demre'de bulunuyor. İlçe merkezinden 25 kilometrelik bir yolla ulaşılan Kekova koyunda, tabanı camla kaplı teknelerle yapılacak turlarda, Kekova antik kentinin kalıntılarını ve su altında yatan amforaları izlemek, tatilcilere ayrı bir heyecan veriyor.
LÜKS VE İHTİŞAMDA SINIR TANIMIYOR: BELEK
Serik ilçesine bağlı olmakla birlikte, adı daha ünlü olan Belek, üst sınıftaki lüks otellerin yer aldığı, çam ormanıyla çevrili, dünyaca tanınan bir tatil beldesi oldu. Golf sahalarıyla daha çok zengin turistlerin rağbet ettiği Belek'te, kimi otellerdeki lüks ve ihtişam adeta sınır tanımıyor. Belek'te konaklayan turistler için Aspendos Antik Tiyatrosu yaklaşık 15 kilometre, Antalya ise 50 kilometre uzaklıkta. Haziran-Temmuz ayları arasında düzenlenen Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivali'nde klasik müzik, bale, opera gösterisini, akustiği mükemmel antik tiyatroda izlemenin keyfini mutlaka yaşamalı. Yolun dar ve virajlı olması yüzünden en az bir saatte ulaşılan Köprüçay'da rafting yapmak mümkün. Köprüçay, akıntının çok fazla ve tehlikeli olmaması nedeniyle, 7'den 70'e herkesin rafting yapmasına olanak sağlıyor.
Sıcağı, şalgamı ve kebabıyla tanınan, binlerce yıllık tarihi dokuya sahip Adana, kent merkezi ve ilçelerindeki tarihi ve turistik güzelliğiyle misafirlerini bekliyor. Çukurova yöresinin verimli topraklarında kurulan Adana, ev sahipliği yaptığı çok sayıda uygarlığın bıraktığı eserlerle, zengin bir açık hava müzesi görünümünde. Bu müzeyi keşfetmek için ortalama 3 gününü ayıran bir kişi, antik dönemde Kilikya bölgesinin önemli kentleri arasında yer alan, Seyhan Nehri'nin en dar yerinde bulunan Taşköprü'yü gezerek keşfe başlayabilir. Evliya Çelebi'ye göre, Abbasi Halifesi Mem'un döneminde üzerinden geçenlerden haraç alınan, günümüzde ise restore edilerek araç trafiğine kapatılan Taşköprü'nün, 1500 yıl önce Roma İmparatoru Hadrianus tarafından yaptırıldığı tahmin ediliyor. Çeşitli festivallere ev sahipliği yapan köprüden, hemen karşısındaki Merkez Camisi'nin Seyhan Nehri'ne yansımasını hayranlıkla izlemek mümkün. Caminin yanındaki Arkeoloji Müzesi'nde Adana'ya ev sahipliği yapmış uygarlıkların yaşamından izler bulunurken, köprünün yanındaki eski Adana evlerinin yoğun olarak bulunduğu Tepebağ Mahallesi ve tarihi Kız Lisesi ise, gezenleri siyah-beyaz fotoğraflarda kalmış yaşamlara götürüyor. Ardından Kuruköprü'deki Etnografya Müzesi'ne giderken yol üzerinde tarihi Büyük Saat Kulesi ile Selçuklu, Artuklu, Memluk, Zengi ve Osmanlı üsluplarını göz alıcı bir şekilde bünyesinde toplayan Ulu Cami, kentin en eski binası konumundaki 1350-1390 yıllarında yapıldığı tahmin edilen ve Osmanlı padişahlarının sefere giderken konakladığı Ramazanoğlu Konağı da görülebilir. Adana'yı keşfe, birçok restoranda ''acılı'' bir kebap arası verebilecek olanlar, şalgamı yudumlarken, kendileri için özel olarak hazırlanmış sofranın büyüsüne kapılabilir. Daha sonra, kentin kuzeyinde bulunan Seyhan Baraj Gölü'nün de izlenebildiği Adnan Menderes Bulvarı'na gidenler, kentin ''kavurucu' sıcağında buzdan yapılan ''bici bici'' yiyerek serinleyebilir.