cCc ASİLKURTcCc
Mesaj Sayısı : 814 Kayıt tarihi : 27/05/09
| Konu: SEMBOLUMUZ BOZKURT Perş. Mayıs 28, 2009 8:59 pm | |
| Bozkurt millî sembolümüzdür. Türkler çok eski çağlarda, totem devrinde kendilerinin bir Bozkurt'tan türediğine inanmışlardır. Böylece Gök Türkler dişi, Dokuz Oğuz - On Uygurlar erkek Bozkurt'un soyu sayılmış, Kun yani Oğuzlar'a ise Bozkurt büyük yürüyüşlerde kılavuzluk etmiştir.
Totem ve itibârî ata her millette, boyda, urukta vardır. Bunlar milletin vicdanına siner, ilmin bugünkü ilerleyişi karşısında insanların kurttan türemesine imkân olmadığı kabul olunmakla beraber Bozkurt millî sembol olmakta devam eder.
"Bozkurt da ne oluyormuş? Nihayet bir hayvan" deyince iş değişir. O zaman dünyada hiçbir şeyin mânevî değeri kalmaz. Kutlu tanınan, sevilen, sayılan her varlığa bir kulp takılır. "Ana" nihayet çocuğu dünyaya getiren bir dişidir. "Bayrak" renkli bir bez parçasıdır. "Devlet Başkanı" herhangi bir adamdır. "Anayasa" sıralanmış maddelerden ibarettir. "Ahlâk" açıkgözlerin ahmakları yolmak için uydurduğu bir yalan, "aile" ve "disiplin" insanlara sıkıntı vermekten başka rolü olmayan lüzumsuz şeylerdir. Denk kuvvetteki iki komşu devletten birindeki millet yukarıdaki tarifleri kabul etmiş, ikincisi kutlu prensip ve varlıklara inanmışsa bu ikincisi günün birinde ötekini mutlaka yener, hatta haritadan siler.
Ebedî barış teramesine inanmak cehalet, hamakat, ihanettir. Ebedî barışın asla gelmeyeceğine, milletler ve devletler arasındaki kırankırana güreşin sonuna kadar devam edeceğine en iyi örnek son Pakistan - Hindistan çatışmasıdır. Dünyanın en sefil ve süfli milleti olan Hind'ler elegeçen fırsatı kaçırmayarak Doğu Pakistan'ı, ilerde yutmak üzere Pakistan'dan koparmasını başardılar.
Coğrafyası ve tarihi bakımından tehlikeli bir bölgede yaşayan Türkiye güçlü olmaya mecburdur. Güçlü olmanın şartlarından biri manevî alanda kuvvetli olmak, millet fertlerini birleştirecek prensiplere, sembollere, şahıslara bağlanmaktır.
Türkiye'de, Türkçülükle komünizm çarpışırken hükûmet iki tarafa da aynı gözle bakamaz.
Biri yurdu büyütmek, biri parçalayarak başka devletlere bağlamak olan iki fikri eşit tutmak çılgınlıktır.
***********************
Konya'da çıkan "Yeni Meram" gazetesinin 7 Ocak 1972 tarihli sayısında, oradaki Selçuk Eğitim Enstitüsü'ndeki olaylardan bahsolunuyor. Öğrencilerden 300'ü aşan bir topluluk, okula Bozkurtlu rozetle geldikleri için okul müdürü "Yusuf Ziya Beyzadeoğlu" bunları Disiplin Kuruluna vererek cezalandırmış. Bozkurtlu rozetle gelirlerse, okula alınmamaları kararlaştırılmış.
Bozkurtlu rozet millî - tarihî bir semboldür. Türk Devleti'nin bir okulunda bunu takanları cezalandırmak aklın, idrâkin, millî şerefin, millî duygunun asla kabul edemeyeceği bir davranıştır.
"Yeni Meram" gazetesine göre müdür bu hareketi şöyle tevil etmektedir:
30 Aralık günü 300'e yakın öğrencinin Bozkurtlu rozeti takarak okula geldikleri görüldü. Öğrenciler arasında bu durum huzursuzluklara, kıpırdanmalara neden oldu. Biz öğrencilerimize rozet takmanın yasak olmadığını, yalnız Bozkurt rozetiyle enstitüye girmelerinin kesinlikle yasaklandığını bildirdik. Bu karara uymayan öğrencileri sınıfa almadık"
Müdür bu kararın sebebini geçen yılki olaylarda arayarak şöyle diyor:
"Öğrencilerimizin kimsi Mao şapkası giydi, sol yumruğunu kaldırdı. Kimi kalpakla okula geldi. Sağ yumruğu ile selâm durdu. Ardı arkası kesilmeyen çatışmalar oldu. İşte biz bunların önüne geçmek ve bu ortamı silmek için bazı tedbirler almayı kararlaştırdık."
Yani müdür, sıtmayı cibinlikle tedavi etmeye kalkmış. Bir kere Maocularla kalpaklıları eşit tutmak dünyadan haberi olmamak demektir. Maocunun görevi ve düşüncesi Türkiye'yi yıkmak, kalpaklı dediği Türkçülerinki ise yaşatmaktır. Müdür, Maocu dediği vatan hainlerini topyekûn tardetmediyse görevini yapmamış demektir. Onlar yarın öğretmen olarak Türk çocuklarını zehirleyecekler, bunun günahı şu garip isimli Beyzadeoğlunda olacaktır. Bir de kalpaklıların selâm verdikleri hakkındaki söz müdürün kavl-i mücerredidir. Türkçüler yumruk kaldırarak değil, adam gibi selâm verirler. Bozkurt rozetinden tedirgin olanlar varsa milliyetçilik düşmanı olan kimselerdir. Bunların yola getirilmesi lâzımdır. 12 Mart Muhtırası Bozkurt rozetini taşıyanlara değil, sol yumrukla selâm verenlere karşı yapıldı.
Millî Eğitim Bakanı'nın dikkatini çekiyorum. Bu işe el koyarak aydınlatsın.
Konya Eğitim Enstitüsü'ndeki öğretmenlere acımamak da elden gelmiyor. Demek bunların içinde Bozkurt'un ne olduğunu bilen kimse yokmuş. Peki bunlar ne bilir?
Atatürk'ü değil mi? Onu da bilmezler. Bilselerdi Atatürk hakkına İngilizce "Bozkurt" diye kitap yazıldığından haberleri olacaktı.
Bozkurt'an bu korku neye?
Yoksa Beyzadeoğlu kendisini kuzu mu sanıyor?
Ötüken Dergisi, 19 Ocak 1972, Sayı: 98
Türkçüler yumruk kaldırarak değil, adam gibi selâm verirler. !!!!
| |
|
cCc ASİLKURTcCc
Mesaj Sayısı : 814 Kayıt tarihi : 27/05/09
| Konu: Geri: SEMBOLUMUZ BOZKURT Perş. Mayıs 28, 2009 9:03 pm | |
| | |
|
cCc ASİLKURTcCc
Mesaj Sayısı : 814 Kayıt tarihi : 27/05/09
| Konu: Geri: SEMBOLUMUZ BOZKURT Perş. Mayıs 28, 2009 9:20 pm | |
| Dava Bilal Gibi Sabretmek..... Dava Bilal gibi kızgın kumlara ve taşlara rağmen Allah diyerek ölmektir... Dava Yusuf gibi imtihana göğüs germek... Köle olarak girdiği zindandan Peygamber gibi çıkmaktır.. Hamza gibi binlerce can feda etmektir... Dava Halit bin Ziyat gibi şehitlere karışmak.... Dava Ebu Bekir gibi sadakat ister... Cenneti değil yalnız Allahın rızasını diler... Dava sahabe açken karnına iki taş bağlayan peygamberin davasıdır.... Dava atılan taşları tutup güller sunmaktır.... Dava düşman olarak girilen kapıdan dost çıkmaktır... Dava bırakılan emaneti canı gibi korumaktır... Dava Sümeyyenin örtüsü için canını vermesi Allaha canlarla gitmesidir... Dava adaletin sevginin aşkın dostluğun sadakatin annesidir.. Dava yüz yaşında bile olsa Allahtan şehadeti dileyen Ebu Eyübel Ensarinin mücadelesidir... Dava ezanlarda tek yürek olmak secdelerde Allaha varmaktır... Ebu Cehillere dur deme... Zalimlere göğüs germe... Zülme direnme haklının yanında haksızın karşısında olmaktır... Dava bir yetim görüldü mü koruma ve okşama Rasulün bile bir yetim olduğunu unutmama davasıdır... Bu dava gönül ister çokluk değil,birlik ister bu dava yüreğiyle Sevgiyle devleşerek iman ister... Dava safını belirlemek imanını güçlendirmek senin rızan için bende buradayım Ya Rabbi diyebilmektir.. Dava çakıl taşları kadar denizler kadar çok günahı bile olsa onu affederek bir Allaha sahip olduğunu bilme davasıdır.... Allah sabrınızı daim, azminizi baki, DavaMızı mübarek kılsın (amin).... NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE DEDİLERMI BİR YERE TÜRK ÜLKESİ GÖZLERİM BAYRAK ARAR KULAĞIM EZAN SESİ | |
|